29 Ocak 2010 Cuma

tatili

  • tırnaklarımı yemeyerek
  • dişlerimi düzenli fırçalayarak
  • hormon hapı kullanan genç bir kızın sahip olduğu ölçüdeki sakallarımı traş ederek
  • film izleyerek
  • ev yemeği yiyerek
  • bazı şeyleri özleyip bazı şeyleri özlemeyerek
  • denize bakarak
  • kardan tiksinerek
geçiriyorum sanırım.

ha bir de insomnia minimum dereceye indi

22 Ocak 2010 Cuma

Camdaki manzara mükemmel.Denizin üstüne kar yağıyor ya,şeyi düşündüm;
yeterince kar yağsa,buzla su karışımından deniz smoothie kıvamına gelir mi acaba?
ahahah.

bir üst katta yaşlı bir kadın var.sabah akşam kocasına bağırıyor.kuş uçsa kocam yaptı diye ağlıyor,annemin tıkırtısını duysa mutfakta komşu huuu diye bağırıyor.komik kadın.

Sigara içmem gerek.hani ciddi gerek,o yüzden dışarlarda bir kafe bulmalıyım,şöyle ufosu olan.
ufo.
sdfwlfds

edit 13şubat 2010:okudum da şidmi şu yazdığımı,smoothie konulu saçma düşüncemi belirttiğim soru şeye benzemiş,"babam nasıl bu kadar güzel pasta yapıyor?annem orospu mu acaba?" gibi bir tv reklamı vardı ona.

21 Ocak 2010 Perşembe

2010 yılını hiç sevmedim ben.
2010 yılı 1 senelik ilişkimi bitirdi.
2010 yılı yüzünden 20li yaşlara adım attım.bence 20 çirkin bir sayı.
üstelik 2010 yazması çok zor.çizdiğim bir resme tarih falan atmaya kalktığımda 20010 yazıyorum.

otobüs şirketleri çıldırmış,bugün,içinde 9 saat kaldığım otobüsün ön koltuğundaki televizyonda yaklaşık 50 yabancı,10-15 tane yerli film vardı.Müzik,oyun,tv kanalları, hatta resim seçeneği de olan bu süpersonik dokunmatik ekran cihazın bir de usb girişi vardı.Hani "yettiremediysek kendin takıl" mesajı vermişler.
Jetgiller kafası yaşadığım bu 9 saat boyunca ön koltukta oturan yaşlı amca bu cihazı kullanmayı öğrenemedi.periyodik aralıklarla görevli çocuğu çağırıp "bana sanat musikisi aç" dedi.

Ankaradaki odamda bir buzdolabım var benim.Böyle taş çatlasa bacak hizana kadar gelenlerden var ya,işte onlardan,ama şirin bir şey,magnetler falan yapıştırdım üzerine.neyse.İşte o buzdolabı genelde bomboş olur.içine içecekten başka hiçbirşey koymam.
Bu gece annemlerin evde-benim evim diyemiyorum çok garip,ilk defa gördüm evi lan- içecek bir şeyler bulmak için buzdolabını açtım.çok garip bir andı.önce bir ışık süzüldü üzerime doğru.sanki başka bir dünyanın kapılarını araladım.İçindeki malzemelerle istediğim yemeği yapabilirim heralde.uzun süredir görmemişim böyle bir manzara,yarım saatte bir buzdolabını açıp inceliyorum.Ane,konserve mısırda varmış,oha mantar lan,yok artık barbekü sosu mu o,gibi tepkiler verip duruyorum.Komik hallerdeyim.

Babam uyuduktan sonra salonda bıraktığı sigaradan çalmayı özlemişim.

Impossible triangle diye bir şekil var.kendisi çok güzel bir şekil.abartmıyorum yaklaşık 3 aydır belki üzerinde birşeyler yapmaya çalışıyorum.renklerini düzenliyorum çiziyorum karalıyorum.güzel birşey çıkarsa dövme yaptıracağım diye karar almıştım.

20 Ocak 2010 Çarşamba

bugün finallerin finali linguistics sınavı ile dönemi sonlandırdık.
yarıan biletimi aldım annemi ,semihi görmek için.
dönemin benim için son gününde rakbarın tekinde ucuz bira içtim,tavuk iskender yedim,belki içlerinden 10 kişiyi tanımadığım bir grupla karaoke bara gittim.
çok güzel sesi olan insanlar var ne güzel.
böyle işte.
başım çok ağrıyor bir de .bu kadar.

bir dönemin sonuydu bugün.
bitivermiş.

14 Ocak 2010 Perşembe

Bu yeni kayıt butonuna tıkladığım anda aklıma bir şey geldiyse bile unutuyorum.Bu his,tıpkı kapı önünde anahtarını ararken pipini patlatacakmışcasına gelen çişin uyandırdığı his gibi.

Nasıl başlayabilirim,mesela şu cümleyi yazdığım tam şu sırada sağ ayağımla sol bacağımı kaşıyordum.bilgisayarımında kucağımda olduğunu varsayarsak,hayal edince hiç hoş olmuyor.En iyisi siz beni küçük,loş ışıklı bir kafede,çayım eşliğinde yazdığımı falan düşünün.böylesi daha kuğl.

Bugün arkadaşlarımdan biri şüpheli bakışlarla yüzüme doğru bir hayli yaklaşıp,sonra gözlerinde büyük bir aydınlanmayla "inanmıyorom senin sakalların turuncu,hemde bildiğin turuncu!" dedi.Evet öyle,ama genden değilmiş o sanırım sigaradan oluyormuş diye hevessiz bir cevap verdim.ama içten içe "nihu,ama her içenin sakalı da turuncu olmadığıan göre,işte benimkisi farklı oğlum" dedim ve mutlu oldum.

İlerleyen saatlerde iki arkadaşımla çay içerken bir anda dönüp şey dediler;
"Melih sen insana inanılmaz pozitif bir enerji veriyorsun,böyle biz mesela birimizin morali bozukken bütün ortamı mahvederiz ama seni hiç bu yönde görmedim,hep enerji katıyorsun" gibilerinden bir şey dedi.Bunu duyunca da mutlu hissettim.En azından insanların yanımda kötü hissetmemesi iyi bir şey.Yani bence.

Final denen olgu çok boktan bence.Mesela dün gece yine başka bir arkadaşımla-böyle arkadaşımla deyince gizemli oluyor- sabaha kadar beş para etmez bir derse çalıştım.Öğrenim hayatım boyunca çıkarmadığım kadar not çıkardım.Uykusuz kaldım.
Benim yapım sanırım böyle işlere müsait değil,bugün uykusuzluğumun tüm hırsını hocaya ağır sözler ederek çıkardığım için bütün çalışma çabam hocanın verereceği bir F2 notuyla havaya uçabilir.Çeneyi bazen tutmak lazım.

Marsta ağaça benzeyen görüntüler keşfetmişler.Marsta ağaçlar olduğunu düşünmek çok güzel değil mi.Daha doğrusu güneş sisteminde dahi olmayan bir gezegende hayat olduğunu hayal etmek çok eğlenceli bence.Hani hiç bir sınırın yok.Yaratıkları,bitkiyi,gökyüzünün rengine kadar kendi kafanda yarat.küçükken böyle çizgi romanlar çizerdim ben.Şimdi avatar çıktı.mertlik bozuldu.

Birazdan yine hayatımın ilklerinden birini gerçekleştireceğim.gerçi dur bu ilk değil iki olacak neyse.Arkadaşlarıma yemek yapacağım.Bir tanesi eğer bulabilirse atari getirecek,güzel olacak.

Ha bu arada oda arkadaşımın tatiline erken başlamasından dolayı yine odamda donla gezme sezonunu açtım.

bu kadar sanırım.


edit:çok fazla "arkadaş" kelimesini kullanmışım çünkü isim kullanmak pek hoşuma gitmiyor.

7 Ocak 2010 Perşembe

bu sabah uyandığımda tuvalet kağıdı ile mumyalanmıştım ve yastığımda çoraplar vardı.birde kurbağa oyuncağı yanımda yatıyordu.garip bir gün.

edit:akıbeti çözüldü.hababam sınıfı kafasında şakalar,vidyoya çekmeler.eskimedi gitti.

5 Ocak 2010 Salı

bugün te kælifornyalardan sipariş ettiğim koyu yeşil aypod næğnom elime ulaştı.
baya sevdim çok güzel.

bir de bu.
bence eğlenceli

edit:apple insanları salak yerine koymayı ne zaman bırakacak acaba,mükemmel vidyo çeken bir aygıt nasıl olur da fotoraf çekemez.ille de saçma sapan bir application ın çıkmasını mı beklemek lazım.ya da daha komiği bir sonraki modelin çıkması.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Bir kapağına bakıp kitap alan insanlar vardır,bir de bu tiplerin çok sığ olduğunu düşünen kültür mantarları vardır.Ben bu ilk söylediğim gruba dahil insanlardanım sanırım.Bir kitabı sırf kapağındaki bir resmi,alıntı bir yazıyı çok beğendiğim için alabiliyorum.Sağlıklı bir yöntem değil ama,görsellikle fazla ilgilendiğimden sanırım.
Neil Gaiman'ın the graveyard book isimli kitabını aldım iki üç gün önce,sadece kapaktaki ve içindeki ilüstrasyonları beğendiğim için.Ödüllü bir kitap olduğunu falan daha yeni farkettim,kitabın üzerinde yazıyormuş kocaman.
kitap da budur.
Kitap demişken,şu an Gülse Birsel'in yeni çıkan kitabını okuyorum.Velev ki ciddiyim.Yazılarından birinde Newyork'ta yaşarken üst kat komşusunun Drew Barrymore olduğunu öğrenmiş.Partilerinde çok gürültü yaptığı için apartman kurulu olarak atmışlar kadını.
Sonra düşündüm.Benim de üst katta 317 de gizem var işte.alt katta fırat var.

bir de son olarak ,madem bugün kültür abidesi gibi edebiyat üzerine yazmışım,o zaman ingiliz dili edebiyatı dersi için vize ödevim olan "A rose for emily" e hazırladığım posteri de koyayım buraya;