6 Haziran 2010 Pazar

saat kaçmış bakalım, 22:24
bugün yine çok fazla yağmur yağdı,o da olmasa birşeyler yazmak aklıma bile gelmeyecek.
aklımda hiçbirşey yokmuş gibi.

yıllardır söylediğim ve hep yalancı çıktığım bir cümle var.
"ben bunu yapmayacağım."
ne zaman kendi kendime asla falanca bir şeyi yapmam diye telkinde bulunsam, kendimi o spesifik şeyin tam da ortasında buluveriyorum. tabi bu durumdan "şey" diye bahsederek fazla açık olamıyorum sanırım. bir örnek bulayım. basit bir şey olsun ama.heh, lost mesela. lost etrafımdaki herkesin ağzında sakıza dönüştükçe, git gide izleme hevesini kaybetmiş oluğum bir dizidir. hiç de ilgimi çekmemiştir şimdiye kadar. ama 3 gündür kendimi, arkadaşımla, sanırım 6 sezonluk olan bu dizinin son sezon bölümlerini izlerken buldum. oturmuş olayları kendi çapımda anlamlandırmaya çalışıyorum, tuvalete giderken diziyi duraklatıyorum.

bu basit bir örnek tabi. bundan daha ciddi şeyler de var.
gelecek için de geçerli bu mesela. kendimi uzun süredir uzak tutmaya çalıştığım bir gelecek vardı. ve asla kelimesini kullandıkça mıknatıs gibi o geleceği üzerime çektiğimi farkettim.
ilginç işler.
neyse.

üniversitenin ikinci yılı da bitti. 3. sınıf öğrencisi oldum.
hala ankaradayım. uzun bir süredir devam ettirdiğim "herşeyi yavaştan alma" düşüncesi baya iyi çalışıyor. hiçbiryerde bekleyenim yok diye ailemin yanına jet hızıyla dönmedim mesela. takılıyorum öyle, ne zaman döneceğime kafam karar verecek. bir bekleyen varsa da devam etsin.

uyurken sıfır ses çıkaran insanlar çok ürkütücü. şimdi cam kenarına geçip bir sigara içeceğim. çünkü burası da fazla sessiz olmaya başladı.