28 Aralık 2008 Pazar

miniminibirkuş

saçlarımı kestirdim.
belki biraz mutlu olur.

27 Aralık 2008 Cumartesi

doyçland horror


funny games var yine cnbce de.
hemde alman çekimi olanı,eskisi.
çok korkuyorum o filmden.

çok kalıplıyımdır

küçükken kuzenimle hep kavga ederdik ,onunla konuşmazdım belli aralıklarla.
babasına gider melih beni dövdü derdi.
yalanı ortaya çıktığında ise,herkes hep;melih kızma ona,bak onun annesi ile babası ayrı zaten,sorunlar yaşıyor derdi.

hiçbir zaman yaptığım hatalara özür olarak sorunlarım var diyenlerden olmadım.
annem babam kavga ediyor,boşanmak üzereler,sevgilim beni aldattı,çok yalnızım,kimse beni anlamıyor, hıdıdı bıdıdı sözleri sadece bahanedir.
yaptıklarınız,söyledikleriniz,işittirdikleriniz siz istediniz diye yapılmış,söylenmiştir.

özür dilemekse,
kullanıp durdukça eskiyen,anlamını yitiren iki kelimeden başka bir şey değildir.



hayatım harika mı?
hayır.
bununla baş edebiliyor muyum?
evet.
.

26 Aralık 2008 Cuma

delimine

saat 12:29,her yer kar ve inanılmaz bir soğuk var,ellerini morartacak cinsten,köpekler uluyor biryerlerde,ve dışarıda şort ve kısa kollu bir tişörtle sevgilisiyle aşk yaşayan bir çocuğa rastladık az önce.gözlerimle gördüm,halisünasyon olduğunu düşündüğüm bu görüntüyü arkadaşıma da gösterince bu düşünceden vazgeçmedik.
çifte halisünasyon o zaman.
hayır derisi neden yapılmış buradaki manyakların anlayamıyorum.

25 Aralık 2008 Perşembe

kışmış

ben dün noodle yedim.
noodle ı ne kadar sevdiğimi biliyorsun blog.
hatta birazını daha sorna yemek için kutuyu yanımda götürdüm arkadaşıma.
yalnız çok fazla alkol aldım,aldık.iyi miydi kötü müydü hatırlayamıyorum,sadece bir takım oyunlar oynarken fazlaca sapıttığımızı hatırlıyorum.fazlaca.ayrıntısız.
uyandığımızda heryer bembeyazdı.beklenmedik bir anda yakaladı kar bizi.
üzerimizde sıkı giysiler de olmadığından tüm günü evde geçirdik.dışarıdan pizza söyledik.
uyuduk uyandık bir şeyler yaptık.sonra akli dengemizi kaybetmekten korkarak dışarıya çıkmaya karar verdik.
bahçelievler denen semte gittim ilk defa.çok beğendim güzel yer.
gidilebilecek bir çok kafe var sıra sıra dizilmiş.kızılaydaki bar manyaklığının aksine.
kampüse dönerken etrafın merkeze göre daha karlı olacağını tahmin ediyorduk ama ,çok daha fazlaydı kar.sanki her gün bulunduğum yere değilde başak bir şehire gelmiş gibi hissettim.bütün herkes dışarıya çıkmış kimileri fotoraf çekiyor kimileri poşetlerle kaymaya çalışıyor bulduğu tepeden.eğlenceli.
biz de biraz fotoraf çektikten sonra asgari görev yerimiz kütüphane yolunu tuttuk,yarınki son vizeme çalışmam gerek.hani şu ilk vizesi giren ders.phonetics and articulation.
sana iyi geceler bana iyi çalışmalar.
otomatın selamı var

21 Aralık 2008 Pazar

balkanlardan gelen hava dalgası


ilk defa kar yağacağı için heyecanlı değilim lan.
az önce sezgin dedi,yarın ve sonraki 3 gün ankara karlı olacakmış.
normalde duysam bu haberi odada makarena yapardım heralde.
şimdi hiç bir duygu patlaması olmadı içimde.baktım öyle.
sonra neyse sıkı giyinirim diye cevap verip yediğim pirinç patlaklı buğday gevreğine geri döndüm.
sonra da dün alışveriş merkezindeki bir yılbaşı ağacından kopardığım kar tanesi şeklindeki süse baktım.
değişik olacak bu kış.

nerdençıktıbuşimdi

artık çoğu insana onları özlediğimi söylemiyorum.
değerini bilmiyorlar.

sezgin

oda arkadaşım sezgin asosyallik kraliçesi olma yolunda ilerlemeye devam etmekte.
şimdi de kendi gibi birilerini bulmuş bloktan multiplayer olarak sabah akşam counter strike oynuyor.üstelik mikrofonuyla,
halimi düşünün.
-arkanızdalar
-tünelden geliyor,beni koruyun.
-bomba düştü!
-işine bak konsantre ol!
-siktir kaç!

...

neler neler

bana gözlük yakışmıyor lan gerçekten.
sinek gibi oluyorum nasıl gözlük olursa olsun.
böyle başlamak istedim bu yazıya.
çok yorgunum.
ulus denen lanet semtte 4 müze gezdim.türkçe hocamı ve bize yaptırdıklarını sevmiyorum.
üstüne bir de izmit büyüklüğünde bir alışveriş merkezi.
giyim sektöründeki tüm paramı zaraya yatırmaya devam ediyorum.
ayakkabıyla pantolon aldım bu sefer.
bide tişört aldım mıdo dan eski fotoğraf makinesi var üzerinde,perfect picture yazıyor.çok sevdim.
akşam kampüste bir kız arkadaşımın bloğuna gittim yemek yemeye.
kızların kaldığı kat çok ilginçti.koridorlarda kapıalra asılı posterler çok ilginçti.bizim katta hiç yok.
o süsten geçilmeyen kızların pijamalı halleri çok ilginçti.çekiciydi itiraf yey.
ve bildiğin yemek yapıyorlardı.ev yemekleri.etli metli.
bizimkiler de mantı yaptılar bana,
yedim,neskafe içtim,bütün çikolatalarını da yedikten sonra poşetlerimi alıp siktirip gittim.
evet.ezgi tatlı kız lan.zzzt

bir de yeniden
bana gözlük hiç yakışmıyor lan,
sinek gibi oluyorum,
kara sinek hemde.

19 Aralık 2008 Cuma

sinek

odamda olmanın rahatlığını sadece izmitteki odamda olmanın rahatlığına değişirim.
evet anlatacaklarım var.
her şey dün akşam 8'e doğru ayaklarımızın bizi bulunduğumuz mekandan o bara götürmesiyle başladı.
bunu anlatabilmek için biraz geri gitmem gerekecek.
beybiler,size bir soru;yaşadığınız kampüste günlerden birinde şöyle bir afiş ilginizi çekse.

sinek bar açılışı tarih bilmem kaç
giriş ücreti yok
ilk vodka bizden
70'lik 2.5 ytl
tekila 3 ytl
...

biliyorum sizi koşardınız oraya.biz de öyle yaptık birkaç insan.o akşamki eğlencemize bu mekanda devam etmek istedik.
istikamet sakarya caddesi,25 katlı bir binanın teras katında açılan bu mekanın girişini gördüğümüzde hepimizin aklından kaçmak geçmişti evet.çünkü o karanlıtka heryeri aydınlatan mumlar ve artık kulağıma hiç hoş gelmeyen bir müzik türü,ilgi çekici gözükmüyordu.
ama işin içinde o fiyatlar vardı.girdik oturduk.korkunç insanlarla dolu bu güzel mekana.terasta olması güzel bir manzara sağlıyordu.o yüzden mümkün olduğunca,gothic,emo,punk ve türevleri insanları izlemek yerine dışarıyı izlemeye çalıştım.

ilerleyen saatlerde arkadaşlarım tuvaletteyken yanıma yaklaşan bir çocuk sigara istedi benden,verdim,canın mı sıkkın somurtuyorsun adamım dedi.ben de herzamanki halim deyip kafamı çevirdim.sonrasına bir adam canon makinesinin flaşını gözümde patlatıp gitti.

beleş patlamış mısır ve çerezin keyfinin çıkarırken içeri giren iki insan dikkatimizi çekti çok.
üzerinde okul formaları olan,kafası spreyle kabartılmış ,piercinglerinden yüzünü göremediğimiz küçük bir kız ve yanında ona benzer bir çocuktu bu iki insan.yer olmadığı için bir köşede masum masum dikiliyorlardı.biz de içkinin de bize verdiği yavşaklıkla sevimli bulduğumuz bu tipleri yanımıza çağırdık gelin oturun yer açılana kadar diye.
oturduk konuştuk çok,yüzümde şaşkınlıkal birlikte bir gülümseme vardı tüm muhabbette.
kız 14 yaşındaymış,çocuk 17.sakarya caddesi gibi tırsık bir mekanda gecenin köründe gelmişler takılıyorlar.
kendimi çok yaşlanmış hissettim çok,ben 14 yaşında taso oynarken,karşımdaki kız,sevgilisinin yanında bana " ne kadar tatlısın,saçların ne güzel,sigaramı yakarmısın hayatım" edalarında,bir yandan da ellerimle temas kurma çabasındaydı.yanında sevgilisiyle üstelik.
tabi bir de acıyıp yanımıza aldığımız bu insanların bütün tayfası da masamıza toplandı.
tek dertleri dirsekelrinden göğüslerine kadar doldurdukları piercingleri, birilerinden sigara bulmak,dinledikleri müzik olan bu insanların yanında kendimizi abi abla gibi hissettik.bu aralar nefret ettiğim saçlarıma hepsinin iltifatlar yağdırması,beni saçlarımdan iyice nefret ettirdi.
5 tekila şatından sonra kendinden geçen gizem arkadaşımızla geceyi sonlandırmak üzere oğuzhanalra gidecekken,zırıldayan 14-17 çifti,gidecek yerleri olmadıklarını söylediler.
tanımadığımız bu insanlara çok acıyıp bizle gelebileceklerini söyledik.
bir şekilde kendimizi o mekandan attık.
gerisini anlatmaya üşeniyorum garip kısımları bu kadar sanırım.
bugün ceplerine yol parası koyup kızılaya yolalrken onları,umarım bir daha görüşürüz cümleleri ağızlarından dökülürken içimden bekleyin siz görüşürüz diyordum.
anası babası yok mu bunları ndiye deliriyordum.

saçlarım kirli,duş almalıyım,ya da kökten kesmeliyim bu saçları.

16 Aralık 2008 Salı

duyduk duymadık demeyin


ben 3 gündür sigara içmiyorum,bırakmaya karar verdim yine.
bu sefer ciddiyim ama.
çok aptal bir nedenden başlamıştım seneleeğr önce,yine aptal bir nedenden bırakmaya karar verdim.
bir de bugün hiçbir şey yemediğimi farkettim.yemeksepeti nokta koma da küfür ettim az önce.kampüse servisi olan yerler 30 ytl den aşağı birbok getirmiyor.
bir de bugün yılbaşının final haftasından önceki tatile denk gelmesi dolayısıyla 1 haftalık bir tatile denk geldiğini öğrendim.
bu sene yılbaşı için birkaç alternatif var ama ben yine en basitini seçmeyi düşünüyorum.
*deep'te 39 ytl ücrete tabi olarak,sınırsız içki,4 meze,gece çorbası,konaklama,sabaha kadar dj,üstüne bide dansöz olmak üzere bir parti olacakmış.bir kaç arkadaşıma göre onlarla gelmek zorundaymışım.
canım istemiyor ama.
*sonra hazal the hot'dan istanbula çağrı aldım,pi'de rezervasyon yaptıracakmış,ama 1 gece için ankaradan istanbula git gel çok masraf olur düşük bi ihtimal bu.
*eskişehir var.
*öğrenci evlerinin yanlız kalpler,çekirdek kola,partisine katılabilirim.baya katılanı varmış ahah.
*bir de izmit var tabi.bu tatilde izmite gidip evde odamda yılbaşını geçirmek en güzeli gibi geliyor,
belli olmaz.
ya da olur.


ps:yan odalardan birinden dum dumdum dum diye bir bas sesi geliyor aralıksız.çıldırtan cinsten.
ne dinliyorsa artık.kafamı s*kti.aptal sezgin de bu sese uyanmaz benim laptop ımın fan sesine uyanır.

bu da bal arısı melih

dün gibi aklımda.
hasta olduğum için okula gidemediğim günlerden birinde,öğretmenimiz,aylarca beklediğimiz bu gösteri için kostüm dağıtımını yapmıştı.ben sınıfta yokken.oysa kuracağım cümleleri bile hazırlamıştım lan.tavşan olmaya ne kadar uygun olduğumu anlatacaktım.deneyimlerimden bahsedecektim belki ahah.
ve o akşam acı haberi vermeye anaokulundan beri seviyeli bir ilişki yaşadığım bahar gelmişti.
ağzından tavşan kelimelerinin dökülmesini beklerken,melih öğretmen seni arı seçti dedi.
dahası da var,yetmezmiş gibi,baharla güneşi tavşan yapmıştı.
tavşanlar ben ve bahar olmalıydık.
bununla da bitmedi.
her yaratığın nuhun gemisi edalarında bir eşi varken,arı yalnız takılandı.
yani benden başka,acımı paylaşabileceğim arı kostüml bir çocuk daha olmayacaktı.
üstelik sarı külotlu çorap giyecektim.annem benim için sarı külotlu çorap ararken ben dükkanlara girmeyip kapılarında beklemiştim .anne benim için alcağını söyleme diyordum bir de hep ahah.
6 yaşındaydım ve hayatımın en utanç verici günlerinden birini yaşamıştım.
külotlu çoraplarla,ayakkabısız,boyumdan büyük kanatlarla,tüm okulun önünde koşturarak şarkı söylemiştim.

ama en azından arkada vasıfsız olarak dikilen karton çam ağaçlarından biri değildim evet.


edit:(27 aralık 08)

yerli malı haftasında ayva olan arkadaşlarım da varmış.halime şükretmeyi öğrenmeliyim.

14 Aralık 2008 Pazar

ohso'90's

ben 28 mart 1990 doğumluyum.
yani doğumumdan 1o yaşına kadar olan yaşamım 90'lar denen döneme denk geliyor.
-ki hayatımda en güzel anılarım bu dönem içerisindedir.
bugünlerde 60'lar,70,ler,80'ler modası,o zamanlarki akımlar ön planda olmasına ramen,
ben 90'ları seviyorum.çok seviyorum hemde.
diğer dönemlerle hiçbir alıp veremediğim yok ama sonuçta o dönemleri yaşamış bir insan değilim.
ben annemin spor salonunda giydiği aptal taytları hatırlıyorum,step tahtasını hatırlıyorum,spice girls den çalıntı simle kaplanmış apartman topuk ayakkabılarını hatırlıyorum.ahahahh.
disney çizgifilmlerinin her ay vizyona girdiği zamanları,titanik patlamasını hatırlıyorum,7 yaşında bir veletken o filmin sonunda neden ağladığımı hatırlamıyorum ama.
alışveriş merkezlerinden o zamanlar olmayan yamyam ingilizcem ile ezberlediğim "oll det şi vants,iz enadı beybe,şiz gon tumarrov" gibi,"yayaye koko cambo yayaye" gibi,"ayma barbi görl" gibi şarkıları hatırlıyorum.burak kutun deri ceketiyle haydi zıpla diye anırmasını hatırlıyorum.atilla taşı,yonca evcimiği(tabi ki çılgın bedişi),nazan önceli,elleri kolları kınalı bebek gibi sözleri olan korkunç klibi hatırlıyorum.rober hatemo'nun,o zamanlar eşcinsellik kavramını bilmediğim için anlam veremediğim hareketlerini hatırlıyorum.kuzenimin dolabında asılı çelik kartpostallarını,televole adındaki magazin programını,riki martinin göte yediği şaplağı,küçük ibo adlı yaratığın "rahşit ağabey" demesini hatırlıyorum.sonra sabah şekerleri,şeker sabahları,tatlı sabahlar,cici sabahlar diye devam eden sabah programlarını,uğur dündarı,saadettin teksoyu hatırlıyorum.
power rangers maskelerini,bizim ev dizisi ve mary kate-ashley olsen ın sevimli birer bebek olduğu zamanları,alfi,patenlerin yaptığı patlama ile herkesin ayakkabı yerine paten giydiği günleri hatırlıyorum.
bakkalları hatırlıyorum lan,artık bakkal yok,en küçük mahalle bakalları bile olmuş size süpermarket,hipermarket.
daha bunun gibi bir yığın şey hatırlıyorum.hepsini de özlüyorum.

niye böyle coşkulu bir konuşma yaptım.çünkü bu akşam okan bayülgen'in sunduğu disko kingo adlı programın teması 90'lar.o döneme ait dizilerden,kliplerden,herşeyden görüntüler yayınlıyorlar.tüm muhabbetleri doksanlar üzerine.bende mutlulukla hayranlıkla izliyorum.

bir yandan da düşündüm,daha neyimki lan,martta 19 yaşına giricem sadece.
acaba bi 20 sene sonra,milenyum yılları,ben 10 yaşındayken başlamıştı diye başlayan cümleler kuracakmıyım,çok özledim diyecekmiyim.derim kesin.


bir de mini test
bu resim gözleriniz önünde canlanıyor mu?
http://www.magazinci.com/pic_lib/medyum_memis_keto.jpg
cevabınız evetse,sizde 90'lar çocuğusunuz demektir.



12 Aralık 2008 Cuma



anlamsız resimler çekmek çok eğlencelidir.sonradan bakınca o günle ilgili güzel şeyler getirir aklınıza.niye 2.tekil kullanıyorum lan.
benim aklıma getiriyor sizin değil.

surpriseee

kinder süpriz yımırtalar varya,onlardan almayı düşünüyorum yarın ilk iş.
böyle güzel birşey çıkacağına inanmak istiyorum,heyecanlanıcam onun için.
küçükken olduğu gibi.
küçükken,tüm ailemle hala alışverişe çıkabildiğim akşamlarda,migrostayken,sepetin en altına 3lü kinder saklardım.
annem kasada almak zorunda kalırdı.





birileri zaman makinesini icat etse artık,çok mu bekledik.

10 Aralık 2008 Çarşamba

küsüratlarıylen

az önce televizyonda bir reklamda kadının teki bilmemkaç parça yemek takımı 1586 ytl değil 1296 ytl dedi.

9 Aralık 2008 Salı

izmit-5

izmitteki 5. günüm de sona eriyormuş bugünle.
sayınca farkettim,yarısına gelmişiz bile,bu günümü sonlandırmak üzere eve giderken,evime 2 dakika uzaklıktaki mcdonalds'a uğrayarak,birşeyler aldım.bir de paket yaptırdım.
şu gençtürksel nimetinden bireysel olarak yararlanınca baya doyurucu oluyor,bkz:mcchicken pılas mcnuggets menü,yeyey.
buluşup koklaşmam şart olan bir kaç insan daha kaldı.
bugün ankaraya dönüş biletimi de aldım.
herşey sakin,herşey yolunda.
gibi.

6 Aralık 2008 Cumartesi

bişey

izmitteyim,semihin odasında televizyona 90 derece dik açıyla bakan köşede minderde oturmaktayım.
evde yemek için bulduğum tek şey olan salatalık turşularımı yerken,tv de bir anda çıkan koca,topukları yarılmış pis bir ayak ve ardında gelen topuklarınızdaki sert kabukdan sıkıldınızmı başlığından sonra,turşuları yemeye ara vermeye karar verdim.ne uzun cümleydi lan.
işte dün gece 5 saatlik bir otobüs yolculuuğundan sonra evime geldim.
otobüste 3 saat kurtlar vadisi izlemeye zorlandım.
garip bir dizi.sinema edalarında gidiyor.hep bir ciddiyet.hele bir de memati denen bir yaratık var.bildiğin yerli hulk.korkunç bir karakter.
kız meselerini bile küresel ısınmaya çözüm ciddiyeti içinde hallediyorlar.
neyse.
bugün izmitte merveyle outletteydik.
starbucksta böyle minik şat bardakalrında buzlu bir içecek ikramı aldık.baya bi mutlu oldum gereksiz.
outlet center ı seviyorum,o ucuzluğu özlemişim.
cüzdan aldım bi tane kendime bide bir hırka.
gizemde bizleydi akşam.
yaşıt iki kız yan yana geldiğinde bazen inanılmaz derecede hızlı bir konuşma içinde olabiliyorlar.
garip aşk muhabbetleri,cinsel içerikli geyikleri,ağda kı ltüy muhabbetleri içinde kendimi görünmez hissettim bir ara.
9 gibi de downtown denen bir yerde 5-6 kişi vakit geçirdik.4 seneden beri görmediğim bir arkadaşım olan cihanda aralarındaydı.
hala aynı eşofmanı giyiyor ahah.
işte izmitteki tatilimin ilk günü böyleydi.
televizyon izlemeyeli aylar olmuş.
keyfini çıkarmaya başladım bu gece.a shot at love with tila tequila var mtv de.
bir grup kız erkek bi eve toplanmış bu tila denen kancığı tavlamaya çalışıyorlar.birbirlerine saldırıyolar bu kız için.garip derecede eğlenceli izlemek.,
bitti.

2 Aralık 2008 Salı

kör müsün beadam

akşam yemekhanedeki yemek listesinin cazibesine kapılarak,orada yemeye karar verdim,uzun sıralar ve beklemelerden sonra bir masaya arkadaşımla oturup yemeye başladık.
sonra masanın boş sandalyelerine doğru kol kola iki adam geldi.birinde yuvarlak camlı bir güneş gözlüğü vardı.zerrin özzerinkilerden.öyle eğlendim kendi kendime.daha sonra farkettim ki çocuk görme engelliymiş.yanındaki adam da yemekhane görevlilerinden biriymiş.
onu bir masaya oturtup bardağına da su doldurduktan sonra gitti.
çocuğu izlemeye başladım.evet,nasıl olsa görmüyordu.kulağa komik geliyor böyle söyleyince bir an.
ama değildi hiç.
önündeki çatalı bulması,yemeğe götürmesi,ve diğer her şey için tekrar tekrar düşünüyordu.
bir yandan da etrafından gelip geçen insanların tıkırtılarına kulak kesilmiş ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
hareketlerini izlemek garipti.
ne tam anlamıyla üzücü,ne de komikti.sadece farklıydı.

ps:phonetics and articulation sınavı bünyemde yerini aldı.sindirme aşamasındayım

1 Aralık 2008 Pazartesi

hi,I'm barbie

hayatımda olup bitenleri yazmak için fazla üşengecim bu aralar.
herşey çok çabuk olup bitiyor ve bilgisayarımın başına oturduğumda,tüm heyecanı bitmiş oluyor sanki.
küçükken de böyleydim ben,günlük tuttuğum zamanlarda başlık cümlem hep"sevgili günlük,sana yazmayalı 365 gün oldu" gibi başlamıştır.

bir de eğer kızım olursa kendime söz verdim ona pembe mont almayacağım.yerlerde tepinsin yine almam.bütün 4-8 yaş arası kızlar cüce barbie'ler olarak dolaşıyor ortalıkta.
hatta kızıma ben bej rengi trençkot,kahve kadife pantolon giydiririm.saçlarını da kısa keserim.


ya da acırım kesin lan nasıl istiyorsa öyle giyinsin.
-al kızım,açık pembe mi istersin koyu pembe mi?