31 Ekim 2008 Cuma

SOS


neden erkek kuaförlerine gelen insanlar-erkek kuaförü ne ya,berber işte-,berberlerin geyşa özelliklerini taşımasını isterlerki.
berberler saç kestirmek içindir.
masaj yapmak,yüzünüzü okşamak,sizi uykuya hazırlamak için falan değil.
kestir saçını mı artık sakalını mı kalk git be adam.
bekletiyorsun insanları da.
berbere gitmekten küçüklüğümden beri nefret ediyorum.
en son 1 sene önce gittim sanırım.malum liseli bir bebektim o zamanlar.otorite vardı.(yerim o otoriteyi).
ama şuan aynaya baktığımda farkediyorumki saçlarıma bi şekil verdirtmenin zamanı çoktan gelmiş de geçiyor bile.
gerginim.stresliyim.
her seferinde berber kapılarından geri dönüyorum.
SOS

30 Ekim 2008 Perşembe

yaz

bu yaz için planlarım arasına türkiye'yi bir türlü sığdıramıyorum.
bu yaz bilmediğim biryerlerde olmalıyım.
neyse çok erken bunları düşünmek için..

kampis

sabah 9'dan beri speaking hocamızın nerede olduğunu bulma çabasındayım-ız.
email yoluyla bugün telafi dersleri yapacağımızı haber vermiş.
ama ortalıkta yok.saat 3'e kadar bu kargaşayla geçti gün.geldi gelecek diye orada burada takılmakla.
daha sonrada rusça derslerine katılmak için adını bilmediğimiz kırgız rus dili öğretmenini aradık.
başarısız.
bu esnada da sınıftakilerle kaynaşmanın dalağını yardırdık.
(bu sayede bu fireyzi de kullanmış oldum ilk defa,dalağını yardırmak)
bir haftaya gurup seks olaylarına gireceğimizden korkuyorum.
yorgunum.

ps:şimdi farkettim bugün 30 ekim ve bloga bu ay otuz ayrı yazı yazmışım.
iyice günlük niyetine kullanmaya başladım bu platformu.(platform heyt)

29 Ekim 2008 Çarşamba

seyahat günlükleri bilmem kaç

bitmek bilmeyen bir otobüs yolculuğuydu.
dörtbuçuk saat boyunca teletabilerden fırlamış o küçük,aptal kız,yer yer neşe içinde çığlıklar attı,bazen anıra anıra ağladı,ama hayır,hiç susmadı.
otuzlu yaşlara yakın bir kadın yanıma gelip çizdiğim resime baktı,seni izliyordum saatlerdir dedi.korktum.
güzel sanatlarda okuyup okumadığımı sordu.yabancı dil okuduğumu öğrenince şaşırıp üzüldü.
sonra üniversitenin ismini duyunca vazgeçti,iyi yere kapak atmışsın,zeki olmalısın dedi.
ama yine de ait olduğun yer değil gibi gözüküyor dedi.
yine sinirlendim ama gülümseyerek sessiz kaldım.

metrodaki insanların yüzlerini incelemekten,ve metro kalkarken çıkan o melodik sesten çok zevk alıyorum.

ha bir de;şu alaturka tuvaletlere çömelme halinde oturup dinlendiğini sanan insanlara anlam veremiyorum.
ayakta durmaktan bile daha işkence veren birşey.bir de o pozisyonda sigara içme çabaları var o insanların,
tebrik etmemek elde değil.
bitti.

bugün

bu akşam ankaraya dönüyorum.
her seferinde biraz daha kolay oluyor.
dün gece semihle bana soya soslu spagetti yaptım.
çopsitiklerle yedik ahah.
ariel's beginning i izledik beraber.
küçüklüğümüzü hatırladım,ariel'a ne kadar aşık olduğumuzu.
semih her zaman daha güzel çizerdi ariel ı ben beceremezdim.

bir de anneannemlerde,annemin nikah vidyosunu izledim.
giysiler çok komikti.
bir de semih babama çok benziyor onu farkettim.
böyle.

28 Ekim 2008 Salı

ne

hüüznüüğm bile yoooğrgun,
ağaaah.
l l
ol ol
(nota işareti bu.öyle algılayın.algılamazsanızda banan.e)

27 Ekim 2008 Pazartesi

delisindelisin

insanlar kendi aralarında bire ayrılır.
insanlar.
onları asla anlayamayacaksınız.
ağlayalım hep beraber.
hehehe

nediyorsun a çebi

aslında bir sen varsın bir de ben blog.
hepimiz teletabiler gibi yaşayabilsek ya.

anlattıklarımı anlayabilecek birileri olsa keşke.
merhaba ben 13 yaşında ergenlik bunalımına girmiş "hopeless romantic,overdramatic" bir yağız delikanlıyım;
asl?

22 Ekim 2008 Çarşamba

yami


işte buna öleyirum!

21 Ekim 2008 Salı

aynadaki öteki yüzüne de..


"aynadaki diğer yüzüm" konseptinin modası geçti.
çekmeyin böyle fotoraflar artık bebekler.
yeni moda vintaj arkaplanlar.

20 Ekim 2008 Pazartesi

.

az önce de dedim.
bazen aklımdan geçiyor;
kimseyi tanımadığım,ihtiyaçlarımı karşılayabilecek kadar dilini bildiğim bir ülkeye gitmek,
orada yaşamak.
resim çizerek para kazanmak.
güzel hissettiriyor bunları düşünmek.


ne işim var burada diyorum o zamanlar.
uzun hikaye bunlar.girersem ne ben çıkarım ne siz.

yemekyemeğk

bugün kimin yaptığını bildiğim,gerçek yemekler yediğim için mutluyum.
ne demekse.
sabah gizem kahvaltı hazırladı.uzun süre üstüne kahvaltı yaptım ilk defa.eskişehiri saymazsak.
ya da mısır gevreklerini.
omlet bile vardı,domates,peynir,zeytin,reçel,neskafe..
şaşırmıyorsunuz ama bana ilginç gelen bir öğün bu artık.
mutfakta sarma yapan bir kız vardı onunla tanıştık.
baya muhabbet ettik.
tüm gün tam anlamıyla pazar tembelliği yaptık.
big bang theory i izledik.cnbce de bir dizi.
the king of queens,simpsons..zaman geçti akşam oldu.
şok'a gidip spagetti,soya sosu,ice tea,çiğköfte,bir de winston aldık.
yol üstünde penne' e uğrayıp elma dilim patates yaptırdık paket.
sonra hepsini hazırlayıp yedik.doyduk.
akşam 10 gibi kafeye gittik.
tv açıktı.ama oturduğumuz açıdan göremiyorduk.
christina aguilera beautiful u söylüyordu.
sonra şarkı bitti ve,kutumda küçük var büyük var muhabbetleri başladı..
heralde kanalı değiştirdiler dedim.
fakat ingilizce konuşmalar geçiyordu araya.
kalkıp tv yi görebileceğimiz bir masaya gittik.
oymaygad!
christina aguilera varmısın yokmusun da yarışıyordu._.
çok şaşırdım.
acuna küfür ettim ne paralar kazanıyor ki getirmiş bu kadını buraya diye.
bu kadar.

19 Ekim 2008 Pazar

ağaçlar

kampüse geldiğimden beri sonbaharda ağaçların hangi renklere bürünebileceğini öğrendim.
hepsi çok güzel.gözlerimi alamıyorum.
hatta bir tanesine mordo ağaç diyorum.yaprakları ne mor ne bordo,değişik.

dirink it ap

bugün saat bir buçukta odaya gelen temizlikçi teyze yüzünden uyandım,duş aldım ,oda dışına diğerleri gibi dümdüz git de demedim.
sonra ankamall e geldim.
tanrığ.devasa bir yer.yemek yerlerini bulana kadar bile bayılabilirdim.
ve yemek yerlerine ulaştım.
ikinci kez tanrığ. çıkıp bir sigara içtim.
kellogs yedim.tabağı yıkamadım.
sonra 2 saat ego otobüsü sırası bekledim.
sonunda geldi,demirtepede inip kızılaya gittim.oradan da metroya bindim.
metroda bir amca bana bu metro nereye gider evladım,aştiden geçmezmi diye sordu.
ben de ayrıntılarıyla nasıl gideceğini anlattım.
evet!ankarada ilk yer tarifimi yaptım!üstelik
aradığım her restoran!
mcdonalds ı burger kingi hatta kfc yi bile geçtim ama..
ama..
ARBY'S!!!!!
gözlerim yuvalarından fırladı.hey türkiyede arby's olduğundan haberim bile yoktu hak verin.
tuğçeleri buldum,onlar kfc den bi menü adılar ve ben de gidiip arbys den chicken roast deluxe menü aldım.patates kızartmasını curly fries ile değiştirdim.
o da patates ama böyle kıvrık şekli,yay gibi.
ve büyük boy yaptım.
kartımdan on yetale gitti.
ayı gibi yedim.
sonra o devasa yeri gezmeye çalıştık .
beceremedik.
en sonunda hayatımda ilk kez 5 m'li bir migrosa girdim ahahah.
8 li bira ve patlamış mısır aldık.
viski alır gibi yapıp sonra reyona geri bıraktık.
dönüş yolunda otobüsümüz cıvıl cıvıldı.
cıvıl cıvıl dan kastım iyi bir şey değil.camlara yapıştık kalabalıktan.
kampüste 8 artu 2 birayı içtik.patlamış mısırlar bitmek bilmedi.
sonra city e gittik.
bir grup şarkı söyleyip müzik yapıyordu onları dinledim. harikaydılar
sonra şarkılarının devamını yıldız amfide söylemeye karar verdiler.
malum akustik..
arkalarınan biz de gittik.
koca amfide heryer karanlık,sadece bir sınıftan müzik ssleri geliyor.bulmamız zor olmadı yani..
harika bir ortamdı..
akustik gitar çalıp şarkı söyleyen bir kız,klasik gitar çalan bi çocuk,yanflütlü bi çocuk(kıskandım), bir de bağlama çalan bir çocuk.
kızın ssei büyüledi resmen beni.
hiç bilmediğim şarkılar söylese de.
olabildiğince eşlik etmeye çalıştım.
gece 1 gibi yine city e geçtik.tanıdık 5-10 kişi vardı yanlarına gittik ve
ahahah
eğlence olacak ya music kutusu var orada bir tane
50 ykr ile çalışır.
açtığımız müzikler.
gökhan özen-vahvah
ismail yk-bas gaza
hadise-deli oğlan
lara-katmerkatmer

bütün kafe bize kahkahalar attıktan sonra herkes terketti mekanı.
ahahah,eğlendim.
odama gitmedim gizemin odaya geldim.
içmeye devam ettik.
2 film izledik.
şimdi uyuyolar,güzel gündü,
yazmadan uyumak istemedim.

ps:başka bir klavyeye alışık değilim.dolu yazım hatası yaptım biliyorum bir ara düzeltirim.
edit:düzeltilmiştir bebekler.

17 Ekim 2008 Cuma

just maybe

One day I'll turn around - I'll see your hand reach out
I'm only fooling myself, yeah, yeah, yeah, - But maybe when you smile
It means you'd stay awhile - Just maybe yeah you'd save me now

kate voegele-only fooling myself

alışveriş

izmitten getirdiğim fıstık ezmesi dün gece bitti.
ben de buzdolabıma bir şeyler almanın zamanı geldiğini düşündüm ve bilgisayar dersinden sonra şok'a gittim.
bir kutu ice tea şeftali,portakallı gofret,yağsız süt,muzlu kek,karamelli nescafe,etsiz çiğ köfte aldım.
fıstık ezmesi bulamadım.

zıpla



bugün ingilizce bağlamsal dil bilgisi dersinde ne de konuştum,aferin bana.
gece bolca zıplamalı fotoraflar çektik,ahali olarak.
bilardo oynayanların fotoraflarını çektim,beğendim.
tayfunu sonunda tavlada yendim,hemde 5-2.
bir de tuğçe malum ilk fransızca dersine girdiği için bütün gün fransızca öğretti bize de:

je m'apelle melih,
je suis etudant
comment ça va?

çin yemeğini özledim,yemeksepetinden ankaradaki çin restoranlarına baktım ama noodle pahalı biröz.üzülüyorum.

16 Ekim 2008 Perşembe

bulut

bu aralar tanımadığım insanların yazdıklarına bakınıyorum bir işim yokken.
herkesin sayfasının girişinde bulutlu bir gökyüzü manzarası.
orijinalliğini kaybetti sanki.
olmadı şimdi.


ps:schweppes in kısa filmlerine bayıldım.

www.schhh.com.tr

şşşşşşşşşşşşşşşşh...

15 Ekim 2008 Çarşamba

paluk

uzun süredir balık yeme fırsatım olmamıştı.
kafeterya girişindeki günün yemek listesinde mezgit filetoyu görünce gözlerimde küçük kalpler oluştu.
öyle.
-"goy onu bagaym ha burayy" dedum ha o aşçiya.

balloons for babies,sinonim=bebelere balon


ünü uzun süren insanların çocuklukları da uzun sürmüştür.
Buna benzer bir söz söyledi geçen bir öğretmen.
hatırlamaya çalışıyorum aklıma gelmiyor.
çok sevmiştim.

yetişkin olmaktan korkmakla ilgili birşeyler yazmıştım buralara bir aralar.
bunun psikolojik bir rahatsızlık olduğunu,hatta "peter pan syndrome" gibi de bir ismi olduğunu öğrendim.
endişeleniyorum.
leheheh

http://wiki.answers.com/Q/What_causes_Peter_Pan_syndrome

enadır dey enadır sıtori

aynı insanlarla hem geyik yapabilmek,hem de kültür alışverişinde bulunabilmek(vöh lafa bak,kültür alışverişi ahahah,öyleydi ama) mükemmel birşey.
akşam city de yine birileriyle takıldık,yeni birileriyle tanıştım.
bi ara işte çocukların bildiği bir yer varmış gizli,yeşil vadi diye,içecek bişeyler aldık başladık oraya gitmeye. bir yandan yağmur yağıyor,ve gittiğimiz yer allahın terkettiği bi orman,ayı,tilki ne ararsan bulabilirsin iddaa ediyorum.
bir tane ışık yok,klasik amerikan gençlik korku filmlerinde gibiydik.çılgın,sevişgen gençliğin ıssız alanda analarının bellendiği cinsten.hani ilk gözlüklüler ölür..
sonra zaten o ıssız alanda nerden çıktıysa bir bekçi fırladı tutanak tutturcam bu alana girmek yasak falan diye,aynı yoldan geri kaçtık.
çekirdeklerimiz,kola ve cipsimizle gerisin geri döndük oturduk bir yere.
eğlenip gülerken muhabbet,filmlerden,kitaplardan,siyasete kadar gitti.
türkiyenin diğer ülkeler arasındaki yeri hakkında bile nasıl hararetli bir konuşma oldu düşünün.
herkesin anlatacak ne kadar çok şeyi,ne kadar çok bilgi birikimi varmış.çok hoşuma gitti.
farklı farklı da insanlar.yurtdışı deneyimlerinden bahsetti,kıskanmadım değil.
üniversite böyle bişi olsa gerek,boş insanlar minimum seviyede.
tavlada 2 kişi yenip 2 kişiye yenildim.
ingiliz dili ve edebiyatından bir kızla tanıştım.adı filiz.
başka başka.
akşam yemeği güzeldi.
bı gadar.

14 Ekim 2008 Salı

alışmayaçalışmak

hayat devam etmekte.
hem de almış başını gidiyor.
gidenler için üzülmekte,
gelenler için sevinmekteyim.
onlar da benim gibi düşünüyor mudur acaba?

ps:izleniyorum.boktan bi his,
hatta hep size bebekler diye seslenirim ya bebekler.onu bile taklit edeni gördüm.ilginçiz.

13 Ekim 2008 Pazartesi

birkaç saat içinde

akşam yemekten sonra biraz çimlerin o taraflarda takılalım demiştik.
yaklaşık 10 kişiyle tanıştım sanırım.
isim hatırlamaya çalışırsam;tayfun(ne dese güldüm heralde),ali(allah vergisi bir burnu olan),bahtiyar,bir ali daha,alamancı ali(çok güzel frankfurt diyor),ezgi(nım nımnım),barış..bu kadarını hatırlayabildim.
city denen yer 2 ye kadar açıkmış bunu öğrenip mutlu oldum.city dememeliyim.çarşı.
şu tabu nun en son çıkanının adı neydi,onu oynadık.
çizimle ilgili bölümlerde ben anlattım,tahmin etmiyorlardı iyi çizebileceğimi sanırım çok şaşırdılar ahah.
ödevlerim var.writing de yaptığımız tartışmayı ses kaydına almıştım,hala transcription ını çıkarmadım.neyse yarın geç saatte dersim, hallederim artık.
selenin bloguna baktım,sanırım net işini halletmiş,yani umarım öyledir,özledim.
bitti.

eskişeher günlüğü

uzun olacaktır dikkatlere.
hatta "it would be long yeah" as beatles said.

cuma akşamı speaking dersinden çıktıktan sonra,odama yollandım hiçbir yere sapmadan.duş aldım hazırlandım,akşam dokuza doğru odamdan çıktım.ego otobüslerinden birine bindim.etrafımdaki farklı farklı tiplerle kesiştim.otobüsten demirtepe de indim ve kızılay metrosuna bindim.
metro'nun kalkış sesi çok güzel,yapmak isterdim ama mümkün olmuyor buradan.
kızılayda gizemle buluştum,yanında tuğçe de gelmiş.
leman kültür denen cafe&bar tarzı bir yere gittik.gizem acıkmış.
bende elma dilim patates aldım ve duvarlardaki karikatürlerin keyfini çıkarttım.
saat on gibi oradan çıktık,sakarya caddesiydi sanırım, bir köşede adını bilmediğim ama çok güzel ses çıkaran bir enstrüman çalıyordu adamın teki.onu dinledim.
sonra maltepe metrosuna binip gar'a yollandık.
fatih ekspresini bulup yerleştik.
istikamet ankara-eskişehir.
yolda arkamızdaki garip şiveli teyzeyle eğlendik,uyuyuşunu izledik.
muavinin başını duyup sonunu dinleyemediğimiz anonslarına kulak asmayı denedik.olmadı.
saat gece iki buçuk vardı eskişehire vardığımızda.büşrayı gördük sarıldık.ömer diye bir çocuk vardı yanında onunla tanıştık.sonra da yürüye yürüye büşi'nin evine yol aldık.
eskişehire özel tabelalar dikkatimi çekti.(bkz:espark,esgaz,esmar,esköfte vb)
önünde iki korkunç palyaço maketi olan bir lunaparkın,mapus büyüklüğünde bir barın,ve anadolu üniversitesinin önünden geçtiğimizi hatırlıyorum.
büşraların evinde,ev arkadaşı cansu ve erkek arkadaşı turgutla tanıştık.
çok yorgunduk,ama yatmadık,sabah 6 ya kadar konuştuk bişeyler yedik.
sonra sızdık.
ertesi gün çok güzel bir kahvaltı hazırladılar bize.balkonda yedik.sonra eskişehiri keşfe çıktık.
eskişehir çok güzel bir yer.ana ulaşım tramvayla sağlanıyor sanırım.çok eğlenceli.ama heryere yürüyerek gidilebilecek kadar da küçük sayılır.
fakat ne kadar küçükse o kadar her şeyi içine sığdırmış bu şehir.çok güzel kafeler.değişik yemekler olan restoranlar,mağazalar falan vardı.nedense istiklali hatırlattı caddeleri.
anadolu üniversitesini gezdim çok beğendim,yatay geçiş bile düşündüm blog.
bir çin restoranında "noodle" denen bir şey yedik.
hemide chopsticklerle.yemek yerken bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum.
üstelik çok da lezzetliydi.
espark denen alışveriş merkezindeki bir oyuncakçı da gözlerimin dolduğunu hissettim.herşeye ağzımın suyu aktı.bir sürü şey almak istedim.sonra pez şekerlerinin 80. yıldönümü için tasarlanmış bir tane özel koleksiyon ürününü buldum.mickey mouse un oldskool versiyonu bir şeydi.daha fazla dayanamazdım cüzdandan kartı çıkartıp trink geçirdim.
sonrağğğ,akşam saat dokuz gibi varuna gezgin denen bir kafeye gittik.
dekorasyonuyla,müziğiyle,her şeyiyle çok beğendim.çilekli sıcak çikolata içtim orada.tavla mavla oynadım.sonra hazal geldi aklıma onu çaığırdık.namus davasına dönüşen bir tabu oynadık ahahah.
gece de içmeye bir şeyler alıp eve geçtik taksiyle.
bizden hemen sonra turgut,halil,murat geldi.ellerinde viski rakı,vodka.
işte tanıştık tanışmadıklarımızla,cips mips aldık,sabahı yaptık.
alkolün de etkisiyle çok komik bi gece oldu,fazla eğlendik.
tabi ertesi sabahı ayılmak çok zor oldu.sanırım 12 de uyanıp saat 4e kadar kalksakmı kalksakmı,evdemi kahvaltı yapsak,dışarıdan mı söylesek,yoksa direk dışarı mı çıksak diye düşündük.en sonunda çıktık dışarı.dayanamadık yine aynı çin restoranına daldık.bu seferde mantarlı noodle aldım.çopsitikler konusunda daha deneyimliydik artık.
akşam bir alışveriş merkezine girdik.ve o an gelmişti..dunkin donuts la ben göz göze gelmiştim.vitrinde renk renk donutlar diziliydi.
aldım mı alamadım.gizem onunla sinemaya gitmedik diye tirip yapıp kaçtığı için peşinden gitmek zorunda kaldık.evet bu konuda yaram var hala.
bir kaç sahaf gezdik.çocuk kitapları çok hoşuma gitti.
başka bir alışveriş merkezinde,mont baktım.sonra zara da beğendim.bir cesaretle yien kartıma dayandım 199,950 ytl yi bastırıp aldım montu.malum ankara soğuk olur.
nasıl bir açlıksa en üst kata yemeğe çıktık yine ahah.
şuana kadar bildiğim her restoran vardı heralde.
pizza hut ve ,kentucky fried chicken arasında gidp geldikten sonra gizem kfc den hot shots aldı.yedi.gizem çok yiyor evet.
gece eve dönerken migrostan kısırlık malzeme ve kola aldık.evde yaptılar yedim ayı gibi yine.
sonra onuru çağırdık.vodka ve schweppes aldık.yummyy.
çok içmedim bu sefer ama yola gideceğim için,önceki günkü gibi olmak istemezdim.
bütün gece takıldıtkan sonra gece 3 buçuktaki trenimzi için dışarı çıktık.uzuun bi yol yürüdükten sonra tren garında ,tren kazası olduğu ve seferlerin iptal olduğunu öğrendik ahahah.
kötüydü.
aynı hızla eve döndük ve derin bir uykuya daldık.
ertesi sabah uyanmak ölümdü.kalktık çarşıya gittik biletleri iade ettik.otobüs bileti aldık.bir yerde kahvaltı ettik.sonra işte tramvayla gara gidip geldik ankaraya.
şu anda odamdayım.yorgunum çok fazla.bugünkü derslerimi kaçırdım tabi.ramo aradaki az önce,tek ders işlenmiş mutlu oldum.
bi de gizem aradı on dakikaya yemeğe yanına gitmeliyim.
evet eskişehir günlüğünden bu kadar blog.
çok eğlenceli bir haftasonu geçirdim.her zaman böyle olmasını dilerim.

9 Ekim 2008 Perşembe

kişiyi sil?

konuşacak bir şey gelmiyor bazen insanın aklına.
geldiği yerden göndermek zamanı geldi de geçiyordu.
benim kadar üzülmeyeceğini bilsem de.
demiştim ya,deneyeyim dedim son bir kez.
belki,belkisi kalmadı işte.
okulumuzdan mezun oldunuz sevgili x tebrikler.

8 Ekim 2008 Çarşamba

theta

bugün girdiğim listening and articulation,türkçe anlamıyla dinleme ve sesleti dersinden seçmeler.
konumuz "theta" diye seslendirilen,gevır arkadaşlarımızın bir çırpıda çıkardığı t ile f arası sesdi.
evet bunun üzerine yaklaşık 3 saat ders işledik.

the birth
the birth of the earth
the birth of the earth in the south
the birth of the earth in the south and the north.

bu da derste benim o an yukarıdan gelen bir cesaretle izin isteyip okuduğum tekerlemeydi.
bunun gibi bir yığın birşeyler yazdık ve seslendirdik.malum sesi çıkarmak çabasıyla tükürlükler ortalıkta uçuyordu.
evde de bu tekerlemeleri ses kaydı yapıp hocaya teslim edecekmişiz.
pöeh.

sanaonabuna

ne bok olursan ol seni özlüyorum.resim de orada duruyor evet.
yine de gereği yok böyle şeylerin.
kırmadan,kırılmadan.böyle bi şarkı var mıydı,yok muydu,neyse öyle.
ha bir de:
sınırsız planların sadece tek başınayken işe yarıyor haberin olsun.
aslında sadece planların değil,herşeyin.
burayı takip edeceğine eminim o yüzden yazıyorum.
en azından bir süre daha.

bugün

evet bugün,
bugün dünün aksine çok güzel bir gündü.
öncelikle girdiğim sözlü ve yazılı anlatım dersinin hocasını çok sevdim
hem korktum hem sevdim,garip bir kadın.
ayrıca hacettepe değil hağğcettepeymiş kızdı o yüzden.
daha dolu şeye kızdı da neyse ahah.
akşam bir açılış yapmak niyetiyle kızılaya gittik.
bir yığın barın isimlerine baktıktan sonra chopin isimli olan ilgimizi çekti girdik.
bildiğin meyhaneydi amcalarıyla.
amacımız birer bira içmekken,saat 10 sularında 7 birayı aşmıştık.
7 birayla birlikte konuşma sınırlarını da aşmıştık ahahah,ne konulara girdik blog.
sonra gizem geldiğğ.
evet ankarada okuyan yevru bebek gizem.
çok mutlu oldum.
o da burada mı oturuyorsunuz deyip bizi black metal çalan biryere götürdü.
müzikler korkunçtu evet.
orada da içtik.
evet bugünün özeti çok içtim.
gece servise giderken kokoreççi bulduk,yedik bir güzel.neffisti.
sonra oda arkadaşım sezgin halimi görünce bana kahve yaptı.
bok gibiydi.ama sezgin iyi çocuk sevdim.
evet bugün bu kadar sevgili blog,daha bir mutluyum.cuma eskişehirdeyiz gizemde geliyor.
bitti.

ps:keşke daha fazla gizem adında arkadaşım olmasa.yetti be blog.

7 Ekim 2008 Salı

değişikşikşik

değişik bi gün.
iyi değil,kötü de değil.
ikisi de birbirinden sıkıcı 2 derse girdim bugün.
öğlen iğrenç yemekler yedim.
çok fazla sigara içtim.
akşam aynı yerlerde takıldım.
odama erken geldim.
netten film izledim.
burası da rutine bağlamaya başlamasın lütfen .
cuma günü eskişehire gitmeyi düşünüyorum,değişiklik iyidir.

ha bi de:daha fazla o sayfada yazanları okumamaya karar verdim.
her gün daha da ortaya çıkıyor neyin ne olduğu,yeterlidir benim için bu kadarı.
konuşmaları geliyor da aklıma,ahahah,çoğk piğs tükürdüğünü yalıyor bazı insanlar.
bitti

3 Ekim 2008 Cuma

kırispi pipıl

the ramadan bairam is officially over.
ahahah ne diyorum lö.
remazan bayramı bugün bitti.
bu bayramı öğlen en az 3 e kadar uyuyup,akşam yemeklerimi mümkün olduğunca geç saatte, real burger king te crispy chicken+onion ring yiyerek geçirdim.
fazla çikolata,şeker yemedim.
hatta şimdi düşündüm de,neredeyse hiç yemedim.
he bide.
bu bayram annemi veya babamı öpmedim.
kırgınlarmış ama,bilmiyorum çok da umrurumda değil,bayram havasında değilim sadece.
topladığım hasılatı etsy.com dan alışveriş yaparak harcamak düşüncesindeyim bez bebekler.
ayrıca bayramda kırgınlar barışırlarmış diye moloz bi laf vardı ya,inanmayın bebekler yok öyle birşey.

2 Ekim 2008 Perşembe

worldwide friendships


normalde internet aracılığıyla arkadaş edinmekten pek hoşlanmam.(hiç edinmedim demiyorum bakın,sadece hoşlanmam bebekler.) fakat konu farklı kültürlerden insanlar olunca işler değişiyor. yabancı kültürlerden insanlarla konuşmak,onlar hakkında birşeyler öğrenmek,şu internet üzerinde yapılabilecek en eğlenceli işlerden biri.(zaten diğerleri de;müthiş insanların yaptığı çalışmalara bakıp ağız sulandırmak,blog yazmak,gugıl sörçing,onlayn şoping vb.) benim de böyle konuşmaktan çok zevk aldığım birkaç arkadaşım var. bunlardan biri de emilia.latvian.letonya mı oluyordu,öyle heralde. niye ondan bahsediyorum,çünkü bugün bana blogunun linkini gönderdi. yazdığı bir yazıda benden bahsetmiş:

Chebi -sweetest boy on earth, and AMAZING ARTIST. He sure has to be here, after all he is always such a sweetheart to me.And I can't deny he is damnn cute. haha AND he proves not all guys from Turkey are sex toursits(I'm sorry? BUUT the most of them I had to meet on streets of Riga are scary, and the ones on msn, oh my GOD, I dont want to see anyones penis on msn :D gossh) -cilvēks kurš pierāda ka visi turki nav sekstūristi, patiesi jauks, un sirsnīgs un mīļs(un skaists, jāa jāa, haha) UN KĀ VIŅŠ ZĪMĒ, psc :D
http://emilia-debilia.uber.com/homepage

hakkınızda güzel sözler duymak iyidir.mutlu oldum ey bebekler.
ayrıca burdan size sesleniyorum seks turisti türk arkadaşlarım.yarattığınız sapık izlenimi tek başıma silemem ya,lütfen sahip çıkın uçkurunuza cıkcıkcık!

-and emilia baby,this is for you. normally i dont say "aww",just because it sounds a little gay but this is the only word I could use in this situation hahaha. and you are one of my cutiest friends that I met on the internet emilia baby:heart: haha and Im happy if I changed the way you look at turkish people,
love you:heart:and now Im gonna send you the link to read this. the little drunk zebra girl.

ps:yukarıdaki resimde onun için çizdiğim birşeydi

1 Ekim 2008 Çarşamba

ye,ye,ye

yemek yemek mükemmel bir şey.
en mükemmel şeylerden hatta.
saat gece 03:38 ve az önce su almak için gittiğim mutfakta çiğ sosis,kahvaltıdan kalan domates dilimleri,yeşil zeytin,krem peynir yedim geldim.şu an bilgisayar başında kırmızı meyveli kellogs yiyorum ve bitince de bisküvi yiyeceğim.
şu an çok mutluyum ama 1 saat sonra delireceğim onu da biliyorum.
yeter artık şişkoluk moda olsun.