29 Kasım 2008 Cumartesi

nefis yemekmiş,peh

"Eve geldim işte erkenden. Annemin hazırladığı nefis yemekleri yemeyi düşünüyorum şu yazıyı tamamlayıp sigaramı içtikten sonra. İşte böyle."

saniyeler önce okuduğum bu yazıya nasıl imrendim anlatamam,bense akşam 5 te uyandım,yüzümü bile yıkamadım daha,muhtemelen önümüzdeki bir saat içinde hangi restoranda ne yesem,neye para harcasam tartışması içinde olacağım.bütün gece ayakta kalmaktan yorulup yine sabaha karş yatağa düşeceğim.
evet şu an ben de annemin hazırladığı nefis yemekleri yemeyi düşünmek istiyorum.
arada diğer odaların kapısının kapanma sesi geliyor gecenin köründe,bir an uyku sersemi yine babam geldi diyorum içimden,veya üst katta bir kız telefonda sevgilisiyle tartışırken,anne sussan artık diyorum.
babamın gece kapıyı dan diye kapatışını,veya annemin zaman kavramı olmadan her saatte çığlık çığlığa kavga etmesini,semihin bunlara karşılık olarak müziğin sesini sonuna kadar açmasını duyabilmek için çok uzaktayım.


neyse,şimdi bir çizburger iyi gider,o zaman ben de gider.

28 Kasım 2008 Cuma

bazen

bazı zamanlar,içimde bir huzursuzluk mutsuzluk varsa,maddi şeylere yönelip çözebilceğimi sanırım.
geçici bir çözümdür,hiç bir işe yaramaz.



Of all the things I believe in
I just want to get it over with
tears from behind my eyes
but I do not cry
Counting the days that past me by

I've been searching deep down in my soul
Words that I'm hearing are starting to get old
Looks like I'm starting all over again
The last three years were just pretend and I say

hoğplıs rmentik



dolapadam tebeşir versiyon

kıytırık yazılarım uğruna gözlerimi bozmamak için arkaplanı tekrardan siyah yaptım.
içine kapandı,depresyona girdi gibi yorumlara gerek yok.

26 Kasım 2008 Çarşamba

ah

böyle sevdiği şeyler,idealleri peşinde koşan insanlar varya;onlara karşı çok garip hisler besliyorum.
hem nefret ediyorum hepsinden,hem de çok seviyorum.
az önce de bir yerde tanımadığım birinin yazısını okudum.
3 yıl tercümanlık okuduktan sonra,okulu bırakmış,şimdi iletişim tasarımı okuyormuş.
ben de yarın uyandığımda bu denli cesaretli olsam.
ingiliz dili öğretmenliği okuyorum şu an ya.evet kabullenmeliyim.
öğretmenler günün kutlu olsun yazılı mesajlar aldım dün mesela.
ne kadar harika da olsa herşey(bunu söylediğime şaşırıyorum ama ankaraya,ankaradaki hayatıma çok alıştım ve seviyorum),4 sene sonra okul bitecek ve en iyi ihtimalle bir işyerinin çevirilerini,uluslararası bağlantılarını falan sağlayan bir adam olacağım,ya da olucam.
değiştirme şansım var.
leşimin boyalar,kağıtlar arasında bulunmasını istiyorum ben oysaki.

ah be blog.
bir bira üstüne mekdanıls dan sonra efkar böyle bastı.
yarın uyandığımda geçer heralde.

ps:akşam teknik dans kursunda gördüğüm öğretmen kadın tansiyonumu yükseltti.

24 Kasım 2008 Pazartesi

merhaba,ben melih,bu da rozetim atari kolu

first of all diye başlamak üzereydim. malum haftalardır her perşembe writing dersinden vize oluyoruz.(evet bende sınava,yazılıya,sözlüye vize diyenler grubundayım artık,çok kuğl omfg!) sabah 2-3 saatimi kütüphanede harcadım.kütüphane önünde sevgili kahve otomatımdan latte rica ettim,verdi(bkz:kahve otomatına karşı mahcubiyet,önceki bir yazı)
siyah bir kedi sevdim çok güzeldi,lattenin sonunu da ona bıraktım.

ama bugünkü konum bu değil bebekler. bugünkü konum atari kolu şeklindeki yeni rozetim hakkında. yine daha önce bahsettiğim "devasa montum" un bir ucunda varla yok arası duran bu küçük rozet,bütün insanların gözüne battı niyeyse. hiçbiri bir anlam veremedi, ne olduğunu anlamadı. kimisi hangi tarikata üye oldun dedi. kimisi haç mı o dedi.(insanlar anlam veremediği her şekli haça benzetince eğleniyorum.) en son akşam gittiğim bir kitabevinde kasadaki çocuk,aa hangi okulun rozeti o gibilerinden bir şeyler sordu. açıklamaya mecalim kalmamıştı güldüm,çıktım.

hiç mi atari oynamadınız.hiç mi atari kolu tutmuşluğunuz yok ömrünüzde. bu bir kayıptır.bu bir cehalet örneğidir. süper mario'ya ,pinball'a,street fighter oyuncularına,balloon fighter'a,bomberman'a ve sayamadığım bütün atari oyunu kahramanlarına bir saygısızlıktır. nasıl da sinirlenmişim. sizi bu ayıbınızdan dolayı ödüllendiriyorum.
and the tuna sandwich that ı hold goes to illiterate folks...not!

22 Kasım 2008 Cumartesi

bu da ben annem ve abim



siyah beyaz olacak kadar eski olmasak da.

arı vızvız vız




keşke arı kovanları çizgifilmlerdeki gibi olsa lan.
gerçekte bok yığınına benziyorlar.

21 Kasım 2008 Cuma

iki gün ya da bir

evet nasıl başlamalıyım.
öncelikle.
nihayet odamdayım.
saçlarım temiz ve ipeksi görüntüsüne kavuştu.

kısmen 2 gündür 2 gün önce tanıştığım birilerinin evinde kalıyordum.
yoksa 1 miydi.zaman kavramım allak bullak.
oysaki sadece dersten çıkmış city'e bir kaç arkadaşın yanına gitme düşüncesindeydim.
o akşam kendimi boynumda ismimin ve üniversitemin yazılı olduğu bir kartla ankara/tunalı sheraton otelde bir kokteylde buldum.
ne olduğunun hiç farkında olmadığım,fakat bedava mükemmel yemeklerin,tatlıların,içkilerin,ve canlı olarak çalan caz müziğin farkında olduğum bu mekanda çok eğlendim.
sonrasında melih gökçek ile birlikte gelen kameralar'dan sonra ,birisinden bilişim fuarının galasında olduğumu öğrendim.
sergi salonunda guitar hero oynamaya çalıştık.
tunalı gibi,nişantaşı modunda,bir şişe suyun 6 yetale olduğu bir yerden 5 kuruş vermeden çıkmanın verdiği mutlulukla geceyi kızılayda bir "kılap" ta geçirdik.
sonrasında o arkadaşların evinde sabahladık.bir tabaktan spagetti yedik.iğrenç olduğu kadar eğlenceliydi.
guitar hero bulamasak da evde,hakikisini çalanları dinledik.
zaman ilerledikçe saçalrım daha da yağlanıyordu,engel olamıyordum.
hatta bir güvenlik görevlisi gaflete düşüp ,saçalrımın peruk olup olmadığını sordu.
çok güldüm.
bu akşam da aynı kokteylin ikinci gününde aynı açıkgözlülüğü edip gittik fakat koca bir nah bulduk.
takım elbiseli aç insanlar her şeyi yemişti.
şöyle düşündüm.
ne kadar zengin, yüksek mertebede insanlar olsa da onlar da aç.evet.
dlskfjkldfs.
2 tane gacı'dan canlı müzikler dinledim.sarı giysi olan çok güzeldi.
bir ara mekdanılds da mekçikın yedim.,ronald mcdonald la sarmaş dolaş fotoraflar çekildim.
öf ne kadar uzadı bu yazı.
gerisini böyle zihninizde üretin bir şey demiycem.
eks oğ.

18 Kasım 2008 Salı

I'm siiingin' in the rain



aylardır beklediğim manzara bu sabah karşımdaydı. hava yağmurlu,ve bir o kadar da sisliydi. devağsa montumdan ve yün atkımı giymekten çekinmeyerek dolaşabilirdim ortalıkta. öyle de yaptım. ayrıca açıkbüfe,fiyatları da uygun bir yemek yeri keşfettim kampüste,gözümün önünde de biryermiş.oradan yedim yemek.

sigarayı azaltma uygulamasını başlatmak için de mükemmel bir gün olacağını düşündüm. bu hafta günde 3 sigara bebekler. 2 hakkını kullandı maryo,kaldı 1. onu da gece sisli havada dışarı çıkıp,yalnız başıma kullanmayı düşünüyorum. çok kuğl.

hava değişimi duygularımda da gözel değişimler yaşayıtor.
yatağımda,neskafem,leptapım ve masaüstü arkaplanım ile huzurluyum şu an.

17 Kasım 2008 Pazartesi

temel

akşam tazmanya canavarlı eşofmanım ve devasa montumu giyip şoka alışverişe gittim.
temel gıda ihtiyaçlarımı karşılamak amaçlı.
ve aldığım şeyler:
portakallı gofret,kek,karamelli neskafe,çokodamla,layt süt,kellogs ve winston baks.
hepsi birbirinden temel.

bir de, mavi,üzerinde arabalar olan,bir de uçaklar olan donumu çok seviyorum.
anne almıştı.
alt taraflarımda bir hastalıktan ölür gidersem nedeni bu baksır dondur.
ne iğrencim lan.
ne garip bir yazı oldu bu.

14.01.09 edit:garip bir anlatım bozukluğu varmış bu yazıda.arabalar olan bir de uçaklar olan donum yazmışım ya,ikisi de aynı donun üzerinde onların,tek bir baksır o yani.lütfen.
emeğe saygı artı rep

I'm a big big mac


akşam anlık bir kararla ellerimiz otostop pozisyonunu aldı ve kendimizi kızılayda bulduk blog, limonlu bira ve big mac menü üst üste harika oluyor

.
ps:yeter artık,saçlarımı kestirmeliyim. gecenin köründe, yeşil ışığın son saniyelerinde ,karşıdan karşıya geçmek için koşarken, "goşmayın gızlar" diye tepki alınca insan,girişesi geliyor,gerçekten geliyor.

16 Kasım 2008 Pazar

rummeyt

3 saate yakın bir süredir sezginin banyoyu terketmesini bekliyorum.
çok sıkıldım.
yüzümü yıkamam gerek,belki duş almalıyım.
daha yemek yemeye gideceğum.
sezgini hiç sevmiyorum,
hiç.

14 Kasım 2008 Cuma

sevgili kahve otomatı

seni çok seviyorum biliyorsun.
bana senden daha ucuza espresso veren birisi daha yok.
kütüphaneye uğramamın temel nedenisin.
ama bana bugün yaptığın adiliği unutur muyum bilmem.
yarısı boştu resmen bardağın.
cahilliğine veriyorum.
olabilir.tanımıyorsun beni daha.
öğreneceksin zamanla.
kızmadım merak etme.

düzeltme-14 kasım cuma saat 23:51 :

beni affedebilecekmisin bilmiyorum kahve otomatı,
bugün öğrendim ki espresso,sert aroması dolayısıyla az miktarda servis edilirmiş.
hata bendeymiş."cahilliğime ver."
çok utandım.

13 Kasım 2008 Perşembe

hahaha

az önce yarınki advanced writing and reading dersim için,geçen haftaki ses kayıtlarımızın transkriptini çıkarıyordum.
ve bir kez daha farkettim ki,korkunç bir gülüşüm var.
katlanılamaz.
herhangi benzetme yapamıyorum.
can çekişen bir fil olabilir belki.
ya da nefes borusuna para kaçmış bir çocuk.

12 Kasım 2008 Çarşamba

yağmır


uyandığımda,havayı kapalı görünce mutlu olmuştum.
sonunda yağmur yağacak diye düşündüm.
tüm gün bekledim.
yağmur falan yağmadı.
buraya geleli yaklaşık 3 ay oldu ve hayır,bir damla yağmur görmedim.
üstelik sonbahardayız.
trajikomik.
evet bu kelimeyi de kullandım.

11 Kasım 2008 Salı

artartart

akşam yemekte,paulina,amber bir de bir kız daha vardı,bizimleydiler.
paulina yemekte,sınırlı ingilizcesiyle,
çizim ve fotoraflarımı gördüğünü,neden sanatla ilgili bir bölümde olmadığımı sordu.
çok farklı bir stilin var ve polonyada insanların aradığı bu,sizde de öyle değil mi dedi.
değil dedim.
yeter bunu sormasın artık kimse bana kaldıramaz hale geldim._.

10 Kasım 2008 Pazartesi

seni gidi bücür cadı seniiii


limewire'da bücür cadı yazıp arattım.
tek çıkan şey
bücür cadı sexy girl shakin orgazm during.. diye devam eden bir dosya.
halbuki istediğim bücür cadı pornosu değildi..
üzüldüm.
ondan geriye kalan tek şey bu küçük resim.
bücür cadı bir klasikti.
her sabah dişlerimi sıkarak,sinir ile izler,ama yine izlerdim.
her gece öldürme planları hazırlardım zeliş için,şehriye hanım için,abas ağabey için.
burnunu kırmak isterdim zelişin mesela.
ama izlerdim.

bücür cadı zelişin anısına,jenerik şarkısından aklımda kalanları yazarak son veriyorum yazıma;

bücür cadı,bücür cadı,sevgi dolu bücür cadı,
kötülerin düşmanı o,iyilerle dost bücür cadı,
dizimizde neler mi var?
gırgır var şamata var,
dizimizde neler mi var?
yok,yok,ne ararsan var!

lan bücür cadı sülaleni seveyim sinirlendim yine.

ayrınıtılı bilgi için:
http://www.uludagsozluk.com/k/bucur-cadi/
http://sozluk.sourtimes.org/bucur cadi

9 Kasım 2008 Pazar

yılgız

az önce bir tane yıldız gördüm.
nasıl parlıyordu.
renk değiştiriyordu durmadan.
hayır helikopter falan da değildi yıldızdı.
orada neler oluyor merak ettim.


ps:bu saatte insanlar koşuya çıkmışlar,gereksiz.alsınlar çizburgerlerini otursunlar odalarında.

düzeltme 1:ne salak bir yazı bu lan,yüzüne tüküreyim bu sayfanın.(10.11.08)

8 Kasım 2008 Cumartesi

anangille nasıl tanıştım




kendime

saat 17.13 ,
ve yeni uyandım sayılır,uyandığımda havayı karanlık görmek çok sinir bozucu.
hocanın istediği müzeye de gidemedim doğal olarak.
keşke dün sabahlamasaydım.
zaten bir gram da eğlenmedim.
duş almak veya çıkıp bir sigara içmek konusunda kararsızım.
bugün seni sevmedim melih.

ps:bu hafta 14 haftalık yarı dönemin 7. haftasındaymışız.
çok çabuk geçmiş,ve işin kötüsü vizeler bana annem kadar yakınken,hala tek bir kitap alamadım elime.
resim kursuna da hala yazılmadım.
sadece gezmek,aylak aylak dolaşmak,eğlenmeye çalışmak la harcadım sanırım bu zamanı.
sinirliyim kendime.

sebabsebah

bugün için neler yazabilirim.(yazmak zorundaymışım gibi)
speaking dersinde oryantasyon yapıldı nihayet.
akşam 8de 20 kişilik bir gruba dahil olarak matmazel julie isimli bir tiyatro oyununa gittim.
fena değildi.
alinin tavsiyesiyle ara sokakta 3 metrekarelik bir pizzacıya gittik.
kafilemizi gören pizzacı çalışanlarının yüzlerindeki mutlu gülümseme komikti.hayatlarında ilk defa bu kadar müşteriyi bir arada görmüş olmalılar.neredeyse anahtarı bize teslim edip çıkacaklardı dükkandan.
gece kampüste takıldık,takılmaktayız,hendriki de çağırdık,
bu yazıyı kütüphaneden yazıyorum hatta,sabahlayacağız burda.
saatlerdir ingilizce muhabbet var,sıkıldım.gerçekten sıkıldım.

ps:kahve otomatını kullanabildim,çikolatalı kapuçino aldım.

7 Kasım 2008 Cuma

lilili

garip bir gündü.
oda arkadaşımla saçma sorunlardan dolayı ciddi tartışmalar yaşadım.
izmit 24 kasım anadolu lisesinden gelen öğrencilere okulu gezdirdik,dönerlerken üzüldüm nedense.
akşam bir alışveriş merkezine gittik sinema için ama seanslar uymadı.
girdiğim onlarca ebesinin namı fiyatlarında mağazadan sonra jack and jones dan bir tişört alarak gururumu kurtardım.
davidoff ve latte aldım.
çok fazla üşüdüm.
ve durmadan uyuz bir ses tonuyla "whaat is your opinion melih*" diyen hocama en sonunda;
"my brain is frozen.and so is my butt" dedim.

düzeltme 1:oda arkadaşıma kazıklar,dildolar:) (10.11.08)

6 Kasım 2008 Perşembe

ardından

evet,birkaç saat önce yazdığım bir önceki yazımı okuduysanız sayın hiç ve her bir şeylerim,
bunu da okuyun.

öncelikle;20 dakika geçirdim kütüphanede,kalem tutmayı bile unutmuşum,çalışmak ne kelime!
üstelik kahve otomatı bozuktu şansıma..

ben de bir kaç saat bir kafede takıldıktan sonra başka bir arkadaşım kampüste bir yere çağırdı.
yeni bir grupla daha da tanışmış oldum.
daha da önemlisi erasmus öğrencilerini keşfe devam ediyorum.
ambre ve paolina adlı iki yeni arkadaşım oldu.(yey)
içtiğimiz çok azıcık şarabın da etkisiyle bütün gece tek ilgilendiğim ikisi oldu.
fotoraflar çekildik.
fransa da dudaktan öpüşmek arkadaşalr için normal şeylermiş (kaşlar yukarıı,hımhımhımm)
ambre çok şaşırıyomuş el sıkışıldığında.bende o zaman her görüştüğümüze en azından yanaklarından öpücük alabilirim diyerek türk abazanlığının sonuna vardım.
rahatsız olmadı.
paolinaya türkçe öğrettim.
sen nasılsın deme,naber de dedim.böyle türkçeyi katlederim ben.
bir de bana gecenin sonunda,hiç türke benzemediğimi,hatta fransada veya polonyada raslasalar düşünecekleri en son şeyin bir türk olmam olacağını söylediler.
ne bozuk bir cümle oldu bu.
nedenini sordum ,bilmiyorum dedi,bende iyi mi kötü mü dedim,onu da bilmediklerini söylediler.
yann da bizimleydi.çocuğun laptopuna harmandalına kadar şarkı yüklediler.
bu kadar.
yeni insanlarla tanışmayı sever,yeni ve farklı kültürlerden insanlarla tanışmaya bayılır oldum ey bebekler.

5 Kasım 2008 Çarşamba

sayın hiçbir şey ve her bir şeylerim

bu yazımı size,kepekli tortillo arası piliç jambonum ve kremalı mantar çorbamla birlikte yazıyorum.
selamları var.
bugün ders çalışmaya başlayaccağıma söz verdim.
hatta akşam kütüphaneye gideceğim.
itiraf ediyorum kütüphanede beni cezbeden tek şey kahve otomatları.
her zaman kullanmak istemişimdir.

yarın ilk çamaşır yıkama deneyimim olacak.
hemen heyecanlanmayın,ben değil makine yıkayacak.

eks oğ eks oğ,
fakin boi

ps:odama geldiğimden beri ;ağlama akyuvarım grip olağğmam gibi sözleri olan supersonik şarkılar söylüyorum.

4 Kasım 2008 Salı

cici şeker

bugün kampüste bir kız bir diğerine "kendine cici bakk" dedi.
yüzüne tüküre tüküre güldüm.

2 Kasım 2008 Pazar

qwe


bir burger olsam tavuklu çizburger olurdum.
ben uydurdum ama eminim tadı çok güzel olurdu.

p.s:bugün dolce & gabbana nın eşcinsel bir çift olduğunu öğrendim.

tudey iz dı dey

bugün türkçe yazılı anlatım hocamızın bize verdiği görevi yerine getirmek üzere rahmi koç müzesi ve ankara kalesini görmeye gittik sınıftan bir topluluk olarak.
ulusta biryerlerdeydi.
ne kadar çok merdiven çıktığımı hatırlamıyorum.
hocaya ne kadar saydırdığımı da hatırlamıyorum.
fakat gerçek şu ki müze şu ana kadar gezdiğim müzeler arasında en iyisiydi.
özellikle eski oyuncaklara ve pikaplara hayran kaldım.
fakat müzenin bulunduğu semt çok garipti.başka bir ülke gibiydi,dar sokakları ve başka bir dil konuşan çocuklarıyla,görüntü venedik,kültür fas dolaylarında geziniyordu ahahah.
daha sonra kızılayda başka arkadaşlarla takıldık.güzel müzikleri,uygun fiyatta içkileri olan yerler keşfettik.
7si bir milyona simit aldık,5i bir milyona halley aldık.1 milyonun cazibesine kapılmamak elde değil.
latino club diye biryerde dans gecesi varmış,oraya gittik fakat iptal edilmiş.
akşam 10 gibi kampüse döndük, buradan arkadaşlarla takıldım.
yann adında rus bir çocukla tanıştım.türkoloji okuyormuş.
güzel gündü.
yarın pazar.öğlene kadar uyumayı düşünüyorm.
ayaklarımı hissetmiyorum.


ha bir de:sabah kale'nin orada bir sürü birşeyler satan teyzeler vardı,durmadan gençler tespik alırmısınız? diye bağırınıyolardı.
dayanamayıp gençler para sıçıyor değil mi dedim.
sonra üzüldüm öyle dediğime.

1 Kasım 2008 Cumartesi

living the horror movie scenes


mutluyum bugün,çok eğlendim.
üstelik çizburger yedim dahası mı var.
akşam sosyal yaşam merkezi olan city nin üst kattaydık.
hendrik diye bir çocukla tanıştık ondan bahsedicem.
alman kendisi,21 yaşında,hacettepede uluslararası ilişkiler okuyor.
ağustosta gelmiş ve bu kadar şirin türkçe konuşmaya çabalayan bir insan görmedim.
bizleri çok sevmiş herkes çok sıcak diyor.
iki jengayı birleştirip oyun oynadık.
hiphop dansları biel yaptık beraber ahahah.
çok sevdim hendriki,herkes sevdi.

gece de o efsane mekan yeşil vadiye gitme işlerine dalaştık.
anlatmakla bitmez,
sıfır ışık.evet sıfır.sadece telefon ışıkları,
bildiğiniz koskocaaa bir ormanın ortası.15 kişi,sessiz olmak zorundayız çünkü etrafta tilkiler var.
geçmemiz gereken yarısı kırılmış bir köprü,
ve tek muhabbetimiz korku filmleri,cinler vb.
saat 2 ye zor yetiştim bloka.
ama sonuç olarak çok eğlendim.
yarın erken kalkmalıyım.hocanın istediği müzelere gidecekmişiz._.


ps:fotoda ben yokum arama bebeks.ben çektim sadece.