6 Kasım 2008 Perşembe

ardından

evet,birkaç saat önce yazdığım bir önceki yazımı okuduysanız sayın hiç ve her bir şeylerim,
bunu da okuyun.

öncelikle;20 dakika geçirdim kütüphanede,kalem tutmayı bile unutmuşum,çalışmak ne kelime!
üstelik kahve otomatı bozuktu şansıma..

ben de bir kaç saat bir kafede takıldıktan sonra başka bir arkadaşım kampüste bir yere çağırdı.
yeni bir grupla daha da tanışmış oldum.
daha da önemlisi erasmus öğrencilerini keşfe devam ediyorum.
ambre ve paolina adlı iki yeni arkadaşım oldu.(yey)
içtiğimiz çok azıcık şarabın da etkisiyle bütün gece tek ilgilendiğim ikisi oldu.
fotoraflar çekildik.
fransa da dudaktan öpüşmek arkadaşalr için normal şeylermiş (kaşlar yukarıı,hımhımhımm)
ambre çok şaşırıyomuş el sıkışıldığında.bende o zaman her görüştüğümüze en azından yanaklarından öpücük alabilirim diyerek türk abazanlığının sonuna vardım.
rahatsız olmadı.
paolinaya türkçe öğrettim.
sen nasılsın deme,naber de dedim.böyle türkçeyi katlederim ben.
bir de bana gecenin sonunda,hiç türke benzemediğimi,hatta fransada veya polonyada raslasalar düşünecekleri en son şeyin bir türk olmam olacağını söylediler.
ne bozuk bir cümle oldu bu.
nedenini sordum ,bilmiyorum dedi,bende iyi mi kötü mü dedim,onu da bilmediklerini söylediler.
yann da bizimleydi.çocuğun laptopuna harmandalına kadar şarkı yüklediler.
bu kadar.
yeni insanlarla tanışmayı sever,yeni ve farklı kültürlerden insanlarla tanışmaya bayılır oldum ey bebekler.