1 Eylül 2009 Salı

back to reality

hani bazı zamanlar vardır,akşamüstü işten veya okuldan eve döndüğünüz,kafanızda akşama dair planlar ile kulaklığınızdan gelen sevdiğiniz müziğin sesleri birbirine karışmıştır.
ama güzeldir.mutlusunuzdur.
adımlarınız dinlediğiniz müziğin ritmiyle uyum içerisindedir.
böyle akşamüstlerinde genelde hava da çok güzeldir.ne sıcak ne soğuk.
kendi klibinizi çevirmekle o kadar meşgulsünüzdür ki çevrenizle bağlarınız yarı kopuk durumdadır.
işte tam bu zamanlarda,yolun kenarında oynayan çocukların topu kazayla tam da bulunduğunuz yöne doğru uçar.
o an istersiniz ki;
müziğinizle uyumlu kuğl yürüyüşünüzü de bozmadan,artistik bir hareketle topa vurarak,yürümeye devam etmek,arkanızda kalan çocukların yüzündeki gıpta ve şaşkınlıkla karışık gülümsemeye karşılık vererek yola devam etmek falan.
tıpkı reklam filmlerindeki gibi değil mi?
ama öyle olmaz işte,en azından bana öyle olmaz.
ya müziğe kendinizi feci kaptırmışsınızdır,gerçek hayata o salak plastik topun alnınıza yapışması ile dönersiniz.
ya da şanslısınızdır,topu daha önce farkedip artistik vuruşunuza hazırken,top uyumlu açıdan gelmez yanınızdan uçup gider.komik bir durumda kalırsınız.
yok olmadı;vuruşunuzu topa isabet ettirmeyi başarırsınız,fakat futbol yetenekleriniz o kadar sınırlıdır ki,yaptığınız vuruşla topu çocukların tam da istemediği yere,yolun ortasına falan atarsınız.abartacak olursak bir de topun üzerinden otobüs geçsin.
hani hiç dokunmasanız daha iyi.

gerçek hayat böyledir.
benim için böyledir en azından.
Bu durum da her zaman başıma gelir,bugün de gelmiştir ondan yazdım.başka bir nedeni yok.

o yüzden siz siz olun,böyle anlarda o anın büyüsünü bozmayın,dümdüz devam edin yola,bırakın çocukları da toplarını da,uçsun istediği yere.arkanızdan yiyeceğiniz küfürleri de düşünmeyin.ne de olsa kulaklıklarınız kulağınızda.

ha ben çok iyi vururum topa futbol hayatımdır,diyorsanız o ayrı.
neyse çok uzattım.köşe yazısı gibi oldu.
bitti.